top of page
WhatsApp Image 2019-09-02 at 14.08.53.jp

ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ

Başvuru Tarihi                         : 14 Mayıs 2013

Başvurucu Devletler             : Komorlar Devleti, Yunanistan, Kamboçya

Suç                                              : Savaş Suçu

Sanıklar                   :

  • Shimon Peres, İsrail Başkanı

  • Benjamin Netenyahu, İsrail Başbakanı

  • Ehud Barak, İsrail Dönem Savunma Bakanı

  •  Avigdor Lieberman , İsrail Dönem Dışişleri Bakanı 

  • Gabi Ashkenazi, İsrail Dönem Genelkurmay Başkanı 

  • Eliezer Alfred Marom, İsrail Dönem Deniz Kuvvetleri Komutanı

  • Amos Yadlin, İsrail dönem İstihbarat Başkanı

  • Tal Russo, İsrail Mavi Marmara Saldırısı Komuta Merkez Kumandanı

  • Diğer emir veren ve uygulayan tüm siyasi, sivil ve askeri sorumlular.


İsrailli yönetici ve askerlerinin faili oldukları Mavi Marmara’da işledikleri suçlar için 14.05.2013 tarihinde Roma Sözleşmesine taraf olan ve Mavi Marmara gemisinin bayrak devleti olan Komor Devleti adına, Hollanda-Lahey’ de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’ ne başvurulmuştu. Dosyaya Roma Statüsüne taraf olan Kamboçya ve Yunanistan’da taraf olarak eklenmişti.

UCM Savcılığı 06.11.2014’de açıkladığı kararında, İsrail’in savaş suçu işlediğini, İsrail’ in Gazze üzerindeki etkin kontrolü devam ettiği için İsrail Gazze’ de işgalci statüsünde olduğunu, Gazze Özgürlük Filosunda yer alan tüm katılımcılar, uluslararası hukukta korunan siviller statüsünde olup İsrail askerleri, yolcuların sivil olduğunu bildiği halde, saldırıyı gerçekleştirdiğini belirtmişti. UCM Savcılığı bu tespitleri sıralarken İsrail’ in meşru müdafaa tezlerini tartışmaya değer bulmadığına değinmiş ve “hayatını kaybedenlerin otopsi raporları değerlendirildiğinde; baştan, ayaklardan, boyundan defalarca vurulduklarını ve en az 5 kişinin bitişik atış mesafesinden vurularak öldürüldüğünü” belirtmişti.

Savcılık aynı zamanda bu suçlarda mağdur olan ve ölen sayısının UCM’ nin yargı yetkisine girecek oranda yoğun olmadığı (“GRAVITY” ilkesi) gerekçesiyle soruşturma yetkisinin bulunmadığına karar vermişti.

İsrail, bu yargılamalardan muaf kalmak ve ceza alma riskini bertaraf edip hesap sorulamaz ve hukuk tanımaz politikalarını devam ettirebilmek için her türlü yoğun çaba içerisine girmiştir.

UCM Savcılığının kararında “İsrail’in Mavi Marmara saldırısında ‘SAVAŞ SUÇU’ işlediği” tespit edildiği halde “suçun ağırlık derecesi” gerekçe gösterilerek soruşturmanın nihayete erdirilmesine karşı Komor Devleti Avukatları ve Mavi Marmara Mağdur Avukatları 29.01.2015 tarihinde “Savaş Suçu İşleyen İsrail’in Cezalandırılması” için itiraz dilekçesi vermişti. Ön inceleme mahkemesinde görülen bu itirazda Mahkeme Mavi Marmara avukatlarını haklı bulmuştur. Bunun üzerine UCM Savcılığı usulde yeri olmadığı halde UCM Temyiz Mahkemesine başvurarak kararında direnmiştir. Temyiz Mahkemesi Savcının bu başvurusunu da 06.11.2015 tarihi itibariyle reddetti. Mahkeme kararına binaen Savcılık tekrar dosyayı yeniden incelemek üzere çalışma başlatmıştır. İkinci kararında da Savcılık İsraillilerin yargılanması için süreci devam ettirmeme kararında direnmiştir. Bunun üzerine Komor ve mağdur avukatları yeniden ön inceleme dairesine başvurarak itiraz etmişlerdir.


ICC Pre-Trial Chamber 15 Kasım 2018 tarihinde kararını açıklamış ve Savcının kararının yanlış olduğunu ve tekrar gözden geçirilmesine hükmetmiştir. Bu gelişmelerin ardından ICC The Appeals Chamber, 1 Mayıs 2019’da duruşma yapılmasına ve yapılacak duruşmada ICC savcısını  ve mağdur avukatlarını dinlemeye karar vermiştir. Ayrıca sürecin uzun tutulmasına karşı da 15 Mayıs 2019 tarihine kadar konunun kesin şekilde sonuca bağlanmasına karar vermiştir. Savcı bu karara itiraz etmiştir.


Duruşmaya avukatların yanı sıra bazı şehit aileleri, filo organizasyonu temsilcileri ve bazı mağdurlar katılacaktır. Duruşma ICC web sitesinden canlı yayınlanacaktır. Bilindiği üzere geçtiğimiz ay İsrail tarafından Mahkeme’ye ABD tehditlerine de vurgu yapılarak maniple edilmeye çalışılmıştır.

Nihai kararını 2 Eylül 2019'da açıklayan The Appeals Chamber (Temyiz Mahkemesi), Savcılığın Pre-Trial Chamber (Ön Yargılama Dairesi) kararına itirazını reddetmiştir. Savcılığa, İsrail Ordusu tarafından 31 Mayıs 2010'da Gazze Özgürlük Filosu'nda işlenen suçlara ilişkin soruşturma açmama kararını tekrar gözden geçirme emrini vermiştir.


The Appeals Chamber, Pre-Trial Chmaber’ın yeniden gözden geçirme konusundaki kararının adli bir karar olduğunu ve bu nedenle Savcılığın, Pre-Trial Chamberin  ilgili yorumuna bağlı hareket etmesi gerektiğini tespit etmiştir. Sonuç olarak, The Appeals Chamber, Savcılığın yasayı doğru uygulayıp uygulamadığını belirlemek için yeniden değerlendirme konusundaki kararını inceleme hakkına sahiptir. The Appeals Chamber, UCM Savcısının Pre-Trial Chamber’in talimatlarını göz ardı etmekte serbest olmadığı göz önüne alındığında, Savcılık Pre-Trial Chamber’in talimatlarını yerine getirmeyi reddetme konusunda hatalı olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, The Appeals Chamber,  Savcılığa, 16 Temmuz 2015 tarihli kararında belirtilen Pre-Trial Chamber’in talimatlarını takip etmesini ve 2 Aralık 2019'da işlenen savaş suçları hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına karar vermesini emretmiştir. 2 Aralık 2019’da soruşturma açılmamasına karar verilmiştir. Bu karara itiraz süreci devam etmektedir.

MMARMARA.jpg

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’DEKİ SÜREÇLER

BM İnsan Hakları Konseyi (UNHRC) ve Mavi Marmara Raporu Süreç ve Oylama Tablosu

BM İnsan Hakları Konseyi; 15 üyesi Afrika ülkelerinden, 12 üyesi Asya ülkelerinden, 5 üyesi Doğu Avrupa ülkelerinden, 11 üyesi Latin Amerika ve Karayip ülkelerinden, 10 üyesi de Batı Avrupa ve diğer ülkelerden gelen temsilcilerin oluşturduğu uluslararası bir organdır. Konsey, BM’nin insan hakları konusundaki en yetkili kurumudur. Konsey, farklı ülkelerdeki insan hakları konularıyla ilgili araştırma yapma, gözlemde bulunma ve bu konularda raporlar hazırlama yetkisine sahiptir.

Gazze Özgürlük Filosu saldırısıyla ilgili olarak da benzer bir süreç işlemiş, BM İnsan Hakları Konseyi’nin 2 Haziran 2010 tarihli ve A/HRC/RES/14/1 sayılı kararı ile BM İnsan Hakları Konseyi Uluslararası Vaka İnceleme Heyeti (United Nations Fact Finding Mission) oluşturulmuştur. 23 Temmuz 2010 tarihinde Heyet, emekli Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıçlarından Karl T. Hudson‑Phillips’in başkanlığında, Sierra Leone için Uluslararası Mahkeme Eski Başsavcısı Sir Desmond da Silva ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi eski üyelerinden Mary Shanthi Dairiam’dan oluşan üç kişilik bağımsız uzman bir ekip olarak faaliyete geçmiştir. Heyet, İsrail devletinin ve yetkililerinin uluslararası sularda seyreden ve Gazze’ye insani yardım malzemesi ulaştırma amacında olan Gazze Özgürlük Filosu’na yönelik eylemlerinin Uluslararası İnsancıl Hukuk ve İnsan Hakları Hukuku bakımından çok ağır derecede ihlal edildiği sonucuna ulaşmış, bu sonuca da yaptığı bağımsız ve tarafsız araştırmalar neticesinde varmıştır. A/HRC/15/21 sayılı rapor, BM tarafından 22 Eylül 2010 tarihi itibarıyla Cenevre’deki BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulmak üzere tamamlanmıştır. Rapor, dokuz kişinin yaşamını yitirdiği ve pek çok kişinin yaralandığı İsrail silahlı güçlerince gerçekleştirilen Gazze Özgürlük Filosu’na yönelik saldırı sonrası yaşanan insan hakları ihlallerini, uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları hukukunu da kapsayacak şekilde incelemek üzere hazırlanmıştır. Heyet, İsrail saldırısı ile ilgili soruşturmalarda bulunmak için Cenevre’de, Londra’da, İstanbul’da, Amman’da mağdurlarla görüşmüş ve deliller toplamıştır. Ayrıca Heyet, Türkiye’deki temasları sırasında İskenderun Limanı’nda bulunan Mavi Marmara, Gazze I ve Defne Y gemilerinde de incelemelerde bulunmuştur.

Raporun sonuç kısmında Heyet, İsrail askerlerinin ve İsrailli diğer yetkililerin filo yolcularına davranış biçimini durumla orantısız bulmuş ve yanı sıra tamamen gereksiz ve kabul edilemez düzeyde bir gaddarlık olarak nitelemiştir. Daha da önemlisi Heyet, sunduğu raporda, Dördüncü Cenevre Konvansiyonu’nun 147. maddesinde ifade edilmiş olan aşağıdaki suçların açık şekilde işlendiğine kanaat getirmiştir:

• Kasten adam öldürme

• İşkence veya insanlık dışı muamele

• Kasten azap verme, beden bütünlüğüne veya insan sağlığına vahim şekilde zarar verme

Kanaatimizce, Heyet aslında yukarıda belirtilen suçları sıralamakla saldırıyla ilgili sorumluların yargılanması için UCM’yi göreve çağırmıştır. Ayrıca, Vaka İnceleme Heyeti’nde bulunan Sierra Leone için Özel Mahkeme Eski Başsavcısı Sir Desmond Da Silva, saldırının UCM tarafından yargılanması gerektiğini de daha sonra yaptığı açıklamalarla kamuoyunda dile getirmiştir. Heyet, İsrail’in uluslararası insan hakları hukuku çerçevesindeki yükümlülüklerinin de değişik şekillerde ihlal edildiği düşüncesindedir. Bunlar:

• Yaşama hakkı (Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Madde 6)

• İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele veya cezalandırma (Uluslar arası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Madde 7; İşkenceye Karşı Sözleşme)

• Kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı; keyfî tutuklama ve gözaltına almaların yasaklanması (Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Madde 9)

• Gözaltındaki kişilere insani muamele yapılması ve doğuştan sahip olunan insanlık onuruna saygı gösterilmesi hakkı (Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Madde 10)

• İfade hürriyeti (Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Madde 19)

Sonuç olarak 27 Eylül 2010 tarihinde BM İnsan Hakları Konseyi Uluslararası Vaka İnceleme Heyeti, BM İnsan Hakları Konseyi’nin Genel Kurul toplantısında yukarıda bahsi geçen raporu sunmuş ve bu rapor Genel Kurul tarafından resmen kabul edilmiştir. Sadece ABD ile İsrail’in red oyu verdiği rapor için AB ülkeleri çekimser oy kullanmış ve sonuçta 47 ülkenin 30’unun desteğiyle rapor kabul edilmiştir. Mezkûr rapor, 17.06.2011 tarihli oturumda yapılan oylamada 36 kabul, 1 red, 8 çekimser oy ile takibi ve gereğinin yapılması için kabul edilmiştir. Bu sonuca binaen Birleşmiş Milletler’i Genel Sekreterliğine ve Konsey üyesi ülkelere raporun gereğinin yapılması için sorumluluklarını yerine getirmeleri hususunu vesileyle birkez daha hatırlatıyoruz. Aşağıdaki tabloda görüleceği gibi 36 ülkenin lehe verdiği onaya rağmen BM’de süreç takip edilerek Türkiye’nin devlet olarak New York’ta ve Lahey Adalet Divanı (International Courtof Justice - ICJ)’nda  sonuç alması hala mümkündür.


PALMER PANELİ :

BMİHK “Vaka İnceleme Komisyonu”nun çalışmaları Türkiye ve Gazze Özgürlük Filosu mağdurlarının lehine, İsrail’in aleyhine sonuçlanacağı anlaşılınca, bunun önüne geçmek için “Palmer Paneli” olarak da anılan tuzak kurulmuş ve desteklenmiştir.

Mavi Marmara’yı destekleyen sivil siyasi görüşteki herkes, “Palmer Paneli’nin bir tuzak olduğunu ve İsrail oyunu olduğunu” beyan etmiş, hatta dünyanın dört bir yanından 150 hukukçunun imzasını taşıyan mektuplar BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a ulaştırılarak, “Palmer Paneli’nin, İsrail’in hukuk mercilerinde kendini kurtarma çabası olarak görüldüğü için tanınmayacağı” beyan edilmiştir.

BM nezdinde kabul gören tek, geçerli ve bağlayıcı rapor İnsan Hakları Konseyi’nin bu raporudur. Türkiye’nin ve mağdurların lehine olan bu raporun BM nezdinde İsrail’e karşı yaptırım uygulama aracı olarak kullanılabilmesi mümkünken bu gerçekleşmemiştir.

İsrail’in, BMİHK’nın raporunu etkisizleştirmek ve hukuki sorumluluktan kurtulmak için oluşturduğu bir tezgâh olan Palmer Paneli, Mavi Marmara için yürütülen hukuk mücadelesine ve Türkiye Devletinin itibarına ağır bir zarar vermiştir. Tarafgir, planlı ve siyasi bir oluşumla başlatılan ve neticede rapor haline bile dönüşmeyen Palmer Paneli’nin sözde raporu, bütün bu özelliklerine rağmen “Türkiye’nin devlet olarak bu panele taraf olması nedeniyle” uluslararası kamuoyunda İsrail tarafından Türkiye aleyhine kullanılmaktadır.

2 Ağustos 2010 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri “31 Mayıs tarihli filo vakasını Soruşturma Panelinin kuruluşunu” duyurmuştur. Genel Sekreter, Panelin hangi belirli alanda soruşturma yapacağını belirtmeksizin, panelin “Güvenlik Konseyinin Başkanlık Beyanına dayanarak yetkisini kullanacağını” umut ettiğini ifade etmiştir. Soruşturma Paneline, “gelecekte benzer olaylar olmasını önlemek için çözümler tavsiye etmesi” düşüncesi ile “ulusal soruşturma raporlarını alma ve inceleme yetkisi” verilmiştir.

Herkesin bildiği gibi, Genel Sekreter tarafından atanan Panelin görevi ve nihai amacı “Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkileri ve bunun yanı sıra Ortadoğu’daki genel durumu olumlu anlamda etkilemek” olup, hukuki bir temele dayanan “BMİHK Raporu”ndan tamamen farklı ve tamamıyla da siyasidir.

Panel, 10 Ağustos 2010 tarihinde ilk çalışmalarına başlamış, panel üyeleri 2-3 Eylül 2010’da Newyork'ta ikinci kez toplanmış ve 15 Eylül’de ilk ilerleme raporunu Genel Sekretere sunmuştur.  Türkiye, soruşturma komisyonuna kendi raporunu 1 Eylül 2010 tarihinde sunmuştur.

İsrail yanlısı bir ağırlıkla kurulan Panel, Yeni Zelanda'nın eski başbakanı Geoffrey PALMER'ın başkanlığında, başkan yardımcılığını Kolombiya'nın eski Devlet Başkanı Alvaro URIBE'nin yaptığı, İsrail'den Joseph CIECHANOVE ve Türkiye'den emekli büyükelçi Özdem SANBERK'in yer aldığı dört (4) üyeden oluşmuştur.

Komisyonun sonuçlanması, yani raporunu yayınlaması için, komisyona üye olan dört (4) uzmanın da raporu konsensüs, yani oybirliği olarak oylaması gerekir. Oybirliği sağlanamadığında rapor, hiçbir zaman resmi hale gelmez ve hukuken geçersizdir. Bu anlamda Palmer Raporu komisyon tarafından hazırlanmış olmasına rağmen, Türkiye tarafından kabul edilmediği için hiçbir Hukuki geçerliliği yoktur, yani YOKLUK hükmündedir.

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2.9.2011 tarihinde yapmış olduğu açıklamada Palmer Paneli sonucu hakkında "Rapor, açıkçası bizim için yok hükmündedir" demiştir. Açıklama ile ilgili detaylara aşağıdaki linkten ulaşılabilir.

http://www.abdullahgul.gen.tr/haberler/170/80616/cumhurbaskani-gul-palmer-komisyonunun-mavi-marmara-raporunu-degerlendirdi-bizim-icin-yok-hukmundedir.html

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın davalardaki sorumlulukları ile ilgili eleştirilere cevap niteliğinde 13.12.2014 tarihinde bir basın açıklaması, Bakanlığın web sitesinde yer almıştır. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında BM Soruşturma Paneli’ne “elimizdeki tüm ilgili bilgi, belge ve kanıtları içeren ulusal raporumuz sunulmuştur. Bu ulusal raporumuza erişim mümkündür. Nitekim Panel’in eş-başkanlarının yayınladığı nihai raporda da İsrail güçlerinin işlediği suçlar, raporumuz temelinde açıklıkla yer almıştır” denmiştir.

Hal böyleyken Palmer Raporu maalesef Birleşmiş Milletler sitesinde yayınlanmış ve İsrail tarafından da hukuki sorumluluktan kurtulmak için uluslararası mecralarda kullanılmaktadır.

bottom of page